Seo Services

Allah (C.C.)'ın Üzerimizdeki Nimetleri

  Derinlemesine düşünürsek, Allah'ın (C.C) mümin kullarına ne kadar nimetler verdiğini ve ne kadar büyük ikramlarda bulunduğu anlayabiliriz.

   Allah-u Zülcelal’in müminlere yaptığı ikrama bir örnek olarak, Enes b. Malik (R.A)'ten rivayet olunan bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor: "Kim bana bir salavat getirirse, Allah ona on sefer salavat getirir.” Salavatın manası ‘ona rahmet et’ demektir. Eğer biz bir sefer: “Ya Rabbi! Sen Peygamber Efendimiz (S.A.V)' e rahmet et” (Allahumme salli ala Seyyidina Muhammed) dersek, Allah (C.C) bize on sefer rahmet edecektir.

   Hadisin devamı şöyledir: “Onun on günahı affedilir ve derecesi on kat artırılır.” Biz böyle bir sefer salavat getirirsek, Allah-u Zülcelâl bize böyle büyük ikramlarda bulunacaktır.

   Ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre; kul Allah (C.C)’ın rahmetine layık olabilmek için Allah (C.C)'ın bütün mahlukatına, yarattıklarına karşı şefkatli ve merhametli davranmalıdır.

   Anlatıldığına göre Hz. İbrahim (A.S)'e bir mecusi (ateşe tapan) geldi, misafir edilmesini istedi. Hz. İbrahim (A.S), ona: “Dininden çıkıp mecusi olmayı bırakmadıkça, seni misafir etmem” dedi. Mecusi bu teklifi kabul etmedi ve dönüp gitti. O gittikten sonra Allah-u Zülcelâl, İbrahim Aleyhisselam'a şöyle vahyetti: “Ey İbrahim, dininden çıkmadığı için o mecusiyi misafir etmedin. Bu gece onu misafir etseydin, sana ne zararı olurdu? Halbuki biz onu yetmiş senedir, bize karşı kâfir olduğu halde yedirip içiriyoruz.”

   Sabah olunca, İbrahim (A.S), mecusiyi aramaya koyuldu ve sonunda buldu. Gelip misafiri olması için de mecusiye söz verdi. Mecusi: “Ne kadar şaşırtıcı işin var! Dün beni kovdun, bugün de beni sen davet ediyorsun” dedi. İbrahim Aleyhisselam durumu bildirip: “Allah-u Zülcelal, senin için bana bu şekilde vahyetti” dedi. Mecusi: “Kainatın Rabbi, bana böyle bir muamele mi ediyor ? Halbuki ben ona karşı ‘kâfir’ durumundayım” dedi ve hemen kelime-i şehadet getirerek iman etti.

   İşte Allah-u Zülcelâl böyle merhamet sahibidir. O (C.C)'nun merhameti gerçekten insanı hayretler içerisinde bırakıyor!

   Bir keresinde Hz. Peygamber (S.A.V): “Ya Rabbi, her peygamberin bir makbul duası vardır. Benim de bir duamı kabul et ki, ümmetimin hesabını ben göreyim” deyince, Allah-u Zülcelal: “Hayır, ya Muhammed! Ümmetinin hesabını ben göreceğim. Ben, senden daha fazla onlara merhamet edeceğim. Onların hatalarını sana da göstermeyeceğim” buyuracaktır.

   Allah-u Zülcelâl'in şefkati, merhameti ve nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Çünkü Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Eğer Allah'ın bunca nimetini saymaya kalkışsan, (onları saymayı) yine başaramazsın.” (İbrahim,34)

   Evet, insan, Allah-u Zülcelâl'in nimetlerini saymakla bitiremez. Allah-u Zülcelâl'in üzerimizdeki nimetleri bu kadar çoktur. Peki, Allah-u Zülcelal’in üzerimizdeki bunca nimeti şükrü gerektirmez mi? Elbette gerektirir. O halde üzerimizdeki nimetlerin şükrünü nasıl yapacağız?




Hiç yorum yok:

ads 728x90 B
Blogger tarafından desteklenmektedir.