Seo Services

Allah (C.C)'ın Rahmeti Gazabını Geçmiştir

 

Allah (C.C) Kur'an-ı Kerim' inde: “Benim rahmetim her şeyi kuşatmıştır …” (A’raf; 156) Ebû Hureyre (R.A) anlatıyor: Resûlullah (S.A.V.) buyurdular ki: "Allah rahmeti yüz parçaya böldü. Bundan doksandokuz parçayı kendine ayırdı. Yer yüzüne geri kalan bir cüzü indirdi. (Bunu da -cin, insan ve hayvan- mahlûkâtı arasında taksim etti.) Bu tek cüz(den nasibine düşen pay) sebebiyledir ki mahlûkat birbirlerine karşı merhametli davranır. At, (hayvan) yavrusuna basmamak endişesiyle ayağını bu sayede kaldırır." (Buhârî, Müslim, Tirmizî)

   Yine Müslim' de gelen bir diğer rivâyette Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Allah, arz ve semayı yarattığı gün, yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak kadardır. Ondan yeryüzüne tek bir rahmet indirmiştir. İşte anne, yavrusuna bununla şefkat eder. Vahşi hayvanlar ve kuşlar birbirlerine bununla merhamet ederler. Kıyamet günü geldiği vakit Allah, rahmetine bunu da ilâve ederek (tekrar yüze) tamamlayacaktır." (Müslim)

   Hz. Peygamber (S.A.V.)’ in rahmet hakkında mü’minlere bu bilgiyi vermesinin sebebi, mü’minlerin Allah’ ın kendilerine bağışlamış olduğu rahmete karşılık O (C.C.)’ na hamd ve şükür etmeleri ve salih ameller işlemeleridir. Çünkü Allah-u Zülcelal’ in rahmetini isteyen kimse, bu rahmete nail olabilmek için olanca gayreti ile iyi amel işlemelidir.

   Nitekim Allah-u Zülcelal ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur: “Hiç şüphesiz, Allah’ ın rahmeti iyi amel işleyenlere yakındır.” (A’raf; 56)

   İbn Abbas (R.A.)’ ın belirttiğine göre: “Benim rahmetim her şeyi kuşatmıştır ...” (A’raf; 156) mealindeki ayet nazil olunca şeytan ileri atılarak: “Ben de bir şey olduğuma göre, Allah’ ın rahmetinde benimde payım var!” demiş, aynı şekilde Yahudi ve Hıristiyanlar da pay iddia etmişlerdir.

   Fakat yukardaki ayetin devamı olarak: “Fakat ben rahmetimi şirkten sakınanlara, zekatı verenlere ve ayetlerimize inananlara vereceğim.” (A’raf; 156) mealindeki ayet inince şeytan Allah’ ın rahmetinden ümidini kesti. Fakat Yahudiler ve Hıristiyanlar: “Biz hem şirkten kaçınıyor hem zekat veriyoruz ve hem de O (C.C.)' nun ayetlerine inanıyoruz.” deyince aşağıdaki ayet nazil oldu: “Rahmetime nail olanlar, Ümmi Resule ve peygambere uyanlardır.” (A’raf; 157)

   Bu ayet inince Yahudi ve Hıristiyanlar da Allah’ ın (C.C.) rahmetinden ümitlerini kestiler. Böylece Allah’ ın (C.C.) rahmetinin sadece mü’minlere mahsus olduğu meydana çıktı.

   Buna göre her mü’min kendisine iman bağışladığı ve adını mü’minler arasında kattığı için Allah-u Zülcelal’ e hamd etmeli ve günahlarını bağışlamasını dilemelidir.

   Ebu Hureyre (R.A.)' den rivayetle Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "'Orta yolu tutun, güzele yakın olanı arayın, sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir miktar da gecenin son kısmında yürüyün (ibadet edin), ağır ağır hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı amel, cenneti kazandırmayacaktır.' buyurdu. 'Sen de mi (amelinle cennete gidemiyeceksin) ey Allah' ın Resûlü ?' dediler. Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurdu: 'Evet, Allah affı ve rahmeti ile muâmele etmezse ben de! Ancak Allah beni rahmeti ile bürürse kurtulabilirim.'" (Buhârî)

   Ebû Hureyre (R.A) anlatıyor: "Resûlullah (S.A.V.) buyurdular ki: 'Allah-u Teala mahlukâtın olmasına hükmettiği zaman -Müslim' in rivâyetinde: 'Allah mahlûkâtı yarattığı zaman'- yanında bulunan, Arş' ın fevkindeki bir kitaba şunu yazdı: 'Muhakkak ki rahmetim gazabıma galebe çalmıştır.'" (Buhârî, Müslim, Tirmizî,)

   Buhârî'nin bir diğer rivâyetinde: "Rahmetim gazabıma galebe çaldı." denmiştir. Buhârî ve Müslim'in bir rivâyetlerinde: "(Rahmetim) gazabımı geçti" denmiştir.

   Ömer İbnu'l-Hattâb (R.A.) anlatıyor: "Resûlullah (S.A.V.)' a bir grup esir getirilmişti. İçlerinde bir kadın vardı, göğüsleri sütle dolu idi. Bu kadın (sağa sola) koşuyor, esirler arasında bir çocuk bulduğu zaman onu yakalayıp kucaklıyor, göğsüne bastırıyor ve emziriyordu. (Dikkatleri çeken bu manzara karşısında), Resulullah (S.A.V.) : 'Bu kadının, çocuğunu ateşe atacağına kanaatiniz olur mu ?' dedi. Bizler: 'Hayır!' diye cevap verince: '(Bilin ki), Allah' ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden fazladır.' buyurdu." (Buhârî, Müslim)

  Hz. Peygamber (S.A.V.) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala, mü’min kuluna şefkatli bir annenin çocuğuna merhametinden daha merhametlidir.” (Müttefekun Aleyh)

   Abdullah b. Mes’ud şöyle demiştir:

   “Üç şey var ki, onlar hakkında yemin ederim. Dördüncü bir şey daha var ki, onun hakkında da yemin etsem yalancı çıkmam: 

Allah-u Teala dünyada birinin dostu olursa ahirette de onun dostu başkası olamaz.  

İslamdan nasibi olan kimseye asla İslamdan nasibi olmayan kimse gibi muamele edilmez.  

Kıyamet günü mutlaka herkes sevdiği grup ile birlikte olur.  

Allah (C.C.) birinin ayıplarını dünyada örterse, ahirette de günahlarını örter. " 

   Yine İbn Mes’ud (R.A.)’ a göre, Nisa suresinde bulunan şu dört ayet Müslümanlar için tüm dünyadan daha hayırlıdır. Bu ayetlerin birincisi şudur: “Hiç şüphesiz Allah kendisine ortak koşanları affetmez. Fakat bunun dışında dilediği kimseleri affeder. Allah’ a ortak koşan kimse ağır bir iftira günahı yüklenmiş olur.” (Nisa; 48)

   İkinci ayet şudur: “Eğer onlar günah işleyince sana gelerek Allah’ dan affedilmelerini dileselerdi ve peygamber de onlar adına af dileseydi, kesinlikle Allah’ ı tevbeleri kabul edici ve merhametli olarak bulacaklardı.” (Nisa; 64)

   Üçüncü ayet şudur: “Eğer size yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınacak olursanız, diğer günahlarınızı bağışlar ve sizi şerefli bir barınağa (cennete) yerleştiririz.” (Nisa; 31)

   Dördüncü ayet şudur: “Kim kötülük işler veya kendine zulmeder de sonra Allah’dan af dilerse Allah’ ı tevbeleri kabul edici ve merhametli olarak bulur.” (Nisa; 110)

   İbn Mes’ud (R.A.)’ un anlattığına göre, kıyamet günü Allah’ ın (C.C.) insanlara karşı rahmeti o kadar bol olacaktır ki, Allah (C.C.)’ ın rahmetinin ve şefaatçilerin şefaatının bolluğunu gören şeytan bile ümitlenip ortaya çıkacaktır.



Hiç yorum yok:

ads 728x90 B
Blogger tarafından desteklenmektedir.