Ebu Hureyre (R.A)’ den rivayetle Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Eğer mü’min, Allah katında azabın ne kadar ağır olduğunu bilse hiç kimse cenneti umamazdı. Buna karşılık eğer kafir Allah katındaki rahmetin ne kadar bol olduğunu bilse hiç kimse O’ nun rahmetinden ümit kesmezdi.” (Buhari, Müslim Tirmizi)
Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Bir adam cehenneme atılır ve orada bin sene durmaksızın: 'Ya Hannan, Ya Mennan' diye yalvarır. Bunun üzerine Allah-u Teala meleklerine: 'Onu çıkarıp getirin' der. Adam çıkarılıp getirilir. Allah-u Teala ona: 'Bu senin hak ettiğin cezadır, biz sana zulmetmedik.' der ve geri götürülmesini emreder. Adam götürülürken hep dönüp arkaya bakar. Allah-u Teala: 'Niye dönüp bakıyorsun?' diye sorar. Adam: 'Beni cehennemden çıkardığın zaman bir daha oraya iade etmeyeceğini ümit etmiştim.' der. Allah-u Teala, meleklere: 'Mademki bu böyle ümit etmiştir, onu cehenneme değil cennete götürün.' diye emir verir." (İbn Ebi’d-Dünya)
"İsrailoğulları döneminde bir abid, bir adama vaaz eder ve onu günahlardan çekmeye çalışırdı. Fakat adam onu dinleyecek yerde her seferinde: “Beni Rabbimin merhametine bırak!” derdi. Sonunda abid kızdı ve ona: “Allah sana merhamet etmeyecektir.” dedi. Allah-u Teala, abidin kendi hesabına konuşmasından hoşlanmadı ve: “Benim merhametimi kullarımdan esirgeyen kimdir ?” diyerek merhametini ümit eden adamı affetti, abidi de bu sözünden dolayı cezalandırdı.” (Ebu Davud)
Anlatıldığına göre, Ebu Umame el-Bahili’nin Şam’da bir komşusu vardı. O zatın da hayatını kötü fiillerle geçirmekte olan yeğeni vardı. Nihayet bir gün yeğeni ölüm döşeğine düştü. O zaman amcası: “Ey Evladım! İyi bil ki ben seni günahlardan nehyetmiştim de sen benim nasihatımı dinlememiştin.” dedi. Ölmek üzere olan zat amcasına: “Ey Amca! Allah-u Teala beni anneme teslim etmiş olsa annem bana nasıl bir muamele de bulunur ve beni nasıl karşılardı ?” diye sordu. O da: “Annen seni elbette cennete sokar.” diye cevap verdi. Bunun üzerine yeğeni: “Allah-u Teala bana annemden daha merhametlidir.” dedi. Nihayet yeğen ölüp defnedilirken amcası onun kabrine indi. Sonra korkarak bir çığlık attı. Bunun üzerine oradakiler: “Sana ne oldu ki korkarak bağırdın ?” diye sordular. O zat da: “Kabir genişlemiş ve nur ile dolmuş olduğunu gördüm.” dedi.
Süfyan-ı Sevri şöyle demiştir: “Ahirette hesabımın Allah-u Teala yerine anne ve babama bırakılmasını bile istemem. Çünkü Allah-u Teala bana anne ve babamdan daha merhametlidir.”
Gerçekten Allah-u Zülcelal’ in merhameti ne bir annenin ne de bir babanın evladına gösterdiği merhamete benzemez. O’ nun (C.C.) kullarına gösterdiği merhamet, kulların birbirine gösterdiği merhametten kat kat fazladır. Enes (R.A)’ den rivayetle Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala buyurdu ki: 'Ey Ademoğlu! Bana dua ettiğin, benden umduğun sürece aldırmam, sende olan hataları affederim. Ey Ademoğlu! Günahların gök bulutlarına ulaşsa bile af dilediğinde günahlarını bağışlarım. Ey Ademoğlu! Bana şirk koşmaksızın yer dolusu hatalarla gelip huzuruma çıksan, sana yer dolusu mağfiretle gelirim.” (Tirmizi)
Ebu Hureyre (R.A)’ den rivayetle Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Bir kul günah işler ve: 'Allah’ım! Benim günahımı bağışla!' der. Allahu-u Teala da: 'Kulum günah işledi, kendisini hem affedecek hem de sorumlu tutacak bir Rabb' inin bulunduğunu bildi.' buyurur. Kul dönüp tekrar günah işler ve: 'Allah’ım! Beni bağışla!' der. Allah-u Teala da: 'Kulum günah işledi, hem affedecek hem de sorumlu tutacak bir Rabb' inin bulunduğunu bildi.' der. Kul tekrar dönüp günah işler ve: 'Rabbim! Günahımı bağışla!' der. Allah-u Teala da: 'Kulum günah işledi, affedecek ya da sorumlu tutacak bir Rabb' inin bulunduğunu bildi. Haydi istediğini yap! Ben seni bağışladım.' buyurur.” (Buhari, Müslim)
Cündeb (R.A)’ den rivayetle Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Bir adam dedi ki: 'Vallahi Allah falan adamı bağışlamaz.'. Allah-u Teala da şöyle buyurdu: 'Kimdir falanı affetmeyeceğime dair yemin eden kişi ? Ey kişi! Şunu bil ki ben onu bağışladım, senin amelini ise boşa çıkarıp heder ettim.'” (Müslim) Şunu da unutmamak lazımdır ki, Allah-u Zülcelal hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde yedi sınıf insanı kendi gölgesinde gölgeleyecektir.
Ebu Hureyre (R.A) şöyle anlatmıştır:
Resûlullah (S.A.V) buyurdular ki: "Yedi kişi var, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgeler:
Adil imam,
Allah'a ibadet içinde yetişen genç,
Tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse,
Allah için birbirlerini seven, Allah rızası için biraraya gelip, Allah rızası için ayrılan iki kişi,
Güzel ve makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde: 'Ben Allah' tan korkarım' deyip icabet etmeyen kimse,
Sağ eliyle verdiğini sol eli görmeyecek kadar gizli bir şekilde sadaka veren kimse,
Allah' ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş boşanan kimse." (Buhârî, Müslim, İmam Malik, Tirmizî, Nesâî)
Hiç yorum yok: